Prostat kanseri günümüzde erkeklerde en sık görülen organ kanseridir.
Akciğer kanserinden sonra ikinci sırada ölüm nedenidir.
Yaş arttıkça insidansı artan bu hastalık için yılda yaklaşık %30’lara varan bir mortalite prevalansı saptanmıştır.
Prostat kanseri tanısında en sık ve ilk kullanılan yöntem parmakla rektal muayenedir(PRM).
Ancak PRM ile prostat kanseri tanısı koyabilmek oldukça güç olduğundan hastalık ancak ileri evrelerde yakalanabilmektedir.
Tanıdaki bu gecikmeler sonucu tedavi çok daha güçleşmekte hatta imkansız hale gelmektedir.
Tanıda geç kalınmasını önlemek amacıyla PRM’ ye ek olarak tümör belirleyicileri(PSA) ve radyolojik yöntemler (Transrektal Ultrasonografi) kullanılmaktadır.
Transrektal Ultrasonografi(TRUS) ilk defa 1957 yılında Wild ve Reid tarafından uygulanmış, 1967 yılında Watanabe ve arkadaşları sayesinde klinik uygulamaya girmiştir.
Günümüzde prostat hastalıklarının tanısında ilk uygulanan radyolojik yöntem haline gelmiştir.
Bunda TRUS’un kolay uygulanabilir ve ucuz oluşu yanında klinik ve labaratuar yönünden prostat kanseri şüphelenilen olgularda biyopsiye rehberlik sağlaması ve kanser tanısı almış olguların evreleme ve takibinde kullanılması da önemli rol oynamaktadır.
Bu yöntemlerin farklı kombinasyonlarının kullanıldığı karşılaştırmalı çalışmalarda, hiçbir yöntemin tek başına prostat kanseri tanısında yeterli olmadığı görülmüştür.
Ancak elde edilen sonuçlar, üç yöntemin de kanser şüphesi taşıdığı durumlarda, kanser saptama oranının yükseldiği ve yöntemlerin duyarlılığının arttığı yönündedir.
Ayrıca benign nedenlere bağlı olarak yükselen serum PSA düzeylerinin, kanser araştırmasında neden olduğu yanlış pozitif sonuçları ortadan kaldırmak ve duyarlılığı arttırmak amacıyla, serbest PSA(sPSA) ve PSA dansitesi(PSAD) kullanılmaktadır.
Prostat kanseri günümüzde erkeklerde en sık görülen organ kanseridir.
Akciğer kanserinden sonra ikinci sırada ölüm nedenidir.
PRM, TRUS, PSA ve PSA’ya bağlı parametreler prostat kanserinin erken tanısında önemli bilgiler sağlamaktadır.